bir insanın hayattan tad alabilmesinin en temel noktası, temel ihtiyaçlarının karşılanmasındaki maddiyatın onu etkilemiyor olmasından geçer.
eskinden öyle miydi, para yoktu ama mutluyduk, telefon yoktu ama sohbet vardı bla bla. geçiniz efendim. çoğumuz 30 yaş ve civarıyız ortalama olarak. ilk okula giderken ailenizde (genel olarak) kaç defa faturalardan yakınan oldu? kaç defa "boxer alıcam ama market poşetinden yapılma boxerlar bile 50₺ olmuş" diye söylenen oldu? kaç defa çocuğuna süt alırken fiyatından yakınan oldu? pahalı veya ucuz farketmez, eskiden temel ihtiyaçların masrafı alınan maaşın içerisinde kimseye dokunmuyordu.
dedelerimiz tek maaş ile apartman yapmış, yolda yürürken cebindeki parayla şu arsayı alabiliyorduk, tek maaş ile 7 çocuk büyütmüş okutmuş... bu cümleler tanıdık geldi mi? böyle bir ortamda yani temel geçim dertlerinin pek olmadığı ortamda sağlık sorunun yoksa ya da birisi annene küfür etmiyorsa tadının kaçması pek mümkün olmaz.
adam iki çocuğu insani olarak okul okusun diye harcama yapıyor. devlet kurumlarının kadroları torpil etkisi ile bozulmuş, iyi eğitimcileri özel okullar çoktan kapmış diyerek durumu varsa özel okula gönderip iyi eğitim alsın istiyor (bunun hesabı zaten bambaşka boyut). maddiyattan ötürü en kötü seçenek olarak ne yazık ki devlet üniversitesine gönderiyor (şanslı ve çalışkansa ilk 2-3 üniversiteye). il dışında/içinde okumanın maliyeti bir çocuğa (ot gibi yetişmesini istemiyorsan) aylık 2000-3000₺. iki çocuk okutuyorsan extra masrafları hariç etti mi sana ölüsü 5 lira. e kendinde ev geçindiriyorsun, elektriği suyu doğalgazı günlük bakkal kasap vs. masrafı derken çıktı mı sana bi 4-5 lira daha. özetle iki çocuk okutup evden dışarı çıkmayacak adamın aylık gideri 10 kağıt, ölüsü üstelik. bu rakamı nasıl karşılar, nasıl çarkı döndürür, nasıl karısıyla insan gibi bir yemeğe gezmeye çıkar, nasıl kitaplar alıp okur hatta güzel bir kütüphanesini oluşturur, nasıl tatil yapar, nasıl birikim yapar ve yatırımı için bir şeyler satın alır hiç düşündünüz mü? gerçi çoğumuz simülasyonun içinde olduğumuz için yaşıyoruz, günden güne daha da hissedilir şekilde.
nereden nereye gelmiş durumlar farkettiniz mi? tek maaş ile daire/apartman/arsa alan ve bi tomar çocuğu yetiştiren aile günlerinden, double maaş ile sihirbazlık yapılmaya çalışılan günlere. bu ortamda tadın nasıl kalmasını bekleyebiliriz ki? eskiden boş vakitlerde aileler toplanır sohbet muhabbet döner sosyalleşilirdi, şimdi boş vakitlerde sinüs kosinüs hesaplayarak ay sonunu nasıl getirmeye çalışacağımızı hesaplar olduk. corona falan hikaye kısmı işin. yarın corona bitse tadınız yerine mi gelecek? rüyadan uyanıp eski günlere mi döneceğiz? tabii ki hayır.
bugün aylık market masrafınız, faturalarınız vs. dahil temel ihtiyaçlarınızın masrafını bir sigaraya verdiğiniz para kadar önemsediğinizi bi hayal edin. kalan bütçenizle dilediğiniz gibi okuyup, gezip, ailenizle eskisi gibi tek göz evde sohbete oturmaktansa onları alıp gezdiğinizi eğlendiğinizi bir düşünün. hayalini bile kurarken nasıl keyif veriyor değil mi?
özetle diyeceğim şu ki, bizi yıllar yıllar önce etkilemeyen temel ihtiyaçlarımız bugün tek derdimiz olduğu için tad tuz kalmadı. hayal kurmayı bile unutturdu bize bu simülasyon.