Ortaokuldayken ozon tabakasının delinmesine az kaldığını bu nedenle sıktığımız deodorantların bile tabakayı deleceği söyleniyordu. Nasıl korkutmuşlarsa deodorant kullanırken insan kendini kötü hissediyordu. Çocuk aklı işte. Sonra ise devasa fabrikaların bacalarına filtre bile takmaya tenezzül etmediği ortamda ben mi deleceğim ozonu kafasına girmiştim ve mikro direniş işlerini bırakmıştım.

Şaka bir yana ozon tabakasının aslında hayati bir önemi varmış. UV-B ve UV-C ışınları bir nevi yakıcı ışınlardır ve bunların engellenmesi insan hayatının sürdürülmesi için son derece önemlidir. Ozon tabakasının filtreleme işlemi gördüğü için insanlığın devamı için bu tabakayı korumalıyız ama öyle mikro önlemlerle olacak işler değil bunlar. Özellikle üretim yerlerindeki işletmelerin kurallara uygun bir şekilde filtreleme yapmasının denetimini sıkı yapmak gerekiyor. Ayrıca Dünya’daki devletlerin bu durum için sıkı önlemler alması gerekiyor. Bir iki ülkenin alacağı önlemler ile maalesef hiç bir şeyin önüne geçilemez.
Bu ozon tabakası denen narin katman aslında dünyadaki hayatın ortaya çıkmasında hayati önem taşıyor.
Şimdi her evde olan bir fırın yani mikro dalga fırınlar var ya. İşte bu dalga boyunu filitre ederek yer yüzüne ulaşmasını engelleyen tek şey bu ozon tabakası.
Eğer bu tabaka olmamış olsa mikro dalgalara mazruz kalan kişilerde ciddi yanıklar ve cilt kanserleri görülür.
Güneşin dünya üzerindeki etkilerini hepimiz biliyoruz hayat kaynagı ve en önemlisi ısı ve ışık kaynağı.
Tabi evdeki mikro dalgaların etkisi sadece ısı olsun diye güç düşük tutulur.
Güneşin gücünü kısamayacağımıza göre bu mikro dalgalar epeyce tahrip edici etki edecektir. Hatta denizleri kaynatabilecek boyuta bile gelebilir.