I never even come close to earning what the reward estimates show. i tried ethash and x11 and the results are always disappointing. currently, the pool status shows:

Current Estimate         0.04136
24 Hours Estimated     0.04316
24 Hours Actual          0.00721

for ethash algorithm. how come there's this 6x difference between the estimate and the actual? the estimate seems to be consistently wrong by a wide margin. minerstat suggests i should be getting ~15 USD daily for running my E9 Pro on Zergpool but I never come close. maybe it's time for an overhaul of the estimation procedure.

Do you know if that glue gets soft when attacked with a heat gun, like the black glue Bitmain uses?

APW3++ güç kaynaklarında kontrol portu bulunuyor, röleleri o porta bağlayarak ASIC cihazları da bu şekilde uzaktan kontrol edebilirsiniz.

Araç satarken yazıveririz, "ben anlamam çekten senetten, aracım peşin satılıktır" diye. Peşin dediğin devletin verdiği çektir. Elden ele gezer. İşte bu Türk Lirası dedikleri çek öyle lanet bir şeydir ki 3 gün elinde tutarsan 3 gün, 4 gün tutarsan 4 gün zarar edersin. Saat gibidir hiç şaşmaz, elinde kaç gün tutarsan bu meret sana o kadar zarar yazar.

Sana ne kardeşim, istersem bana bir iskender ısmarlayana arabamı veririm. Yüce gönlüm isterse 3 satoşi taksitle şu güzel kardeşime evimi veririm, sen kimsin ulan? Yavuz hırsız ev sahibini bastırır, işte bütün bunlar hep o yüzden olur. Araya kendi girecek ya, o yüzden satoşi girsin istemez; yoksa devlet dedikleri o haydut, TL dedikleri şu mereti kullanarak seni beni istediği gibi yolamaz.

Kanun çıkarmışlar Türk Lirasının değerini koruyacaklarmış. Koruma kardeşim liranın değerini, bırak yerin dibine batsın. Batsın kardeşim, bu lira dediklerinin bir hayrını mı gördük? Yerin yedi kat dibine batsın.

Batar çıkar, kendi küllerinden tekrar doğar. Ya da doğmaz, Allah rahmet eylesin, serbest piyasa dedikleri bu değil midir ki? Bir karar verin. Serbest midir, değil midir?

Finansal İstikrar Komitesi FİK kurdunuz olmadı, Finansal İstikrar ve Kalkınma Komitesi FİKK dediniz. Ulan kahretsin, kurduğunuz zıkkımın adında bile hayır yok; "arkanı dön işim var" komitesi. Siz interneti 170 liradan 600 liraya çıkaracaksınız ama ben yumurtayı 10 sene boyunca 10 kuruşa satacağım. Ne güzel memleketmiş ulan! Sizin babalarınız da böyle kurnaz mıydılar? Şarkın en kurnaz delikanlıları. Ulan sizin babanızın şarap çanağına tüküreyim. Siz uyanıksınız, biz alayımız birden keriziz öyle mi? Basına "dışarıdan bakınca Türkiye süper güç" diye yumurtlayıp, yumurtaya zam geldiğinde "ben yapmadım miki yaptı" dersiniz. Ulan yemin ediyoum sizi elime verseler öyle süper tokatlarım ki! Süper güç nasıl oluyormuş görürsünüz. Sizde hiç utanma yok mu ulan, insafsızlar? Sizin beceremediğiniz istikrarı sağlamak mahalle bakkalına mı kaldı be terbiyesizler!

Türk Lirasını korumak da bize düştü iyi mi? Merkez Bankası yan gelip yatsın, lirayı biz koruruz. Çünkü biz böyle çilekeş bir milletiz. Ne güzel memleket! Ulan lira benim babamın oğlu mu, ben lirayı neden koruyacakmışım? Ben işime bakarım. Bugün bir kuruş kazık yediğim yerden yarın arkama bakmadan kaçarım. Hayat işte böyledir, koskoca heriflersiniz, öğrenin ulan bunları. Bize hayal satmayın kardeşim, keriz miyiz biz? Biz sizin kadar uyanık değiliz ama bir yeriz, iki yeriz, üçüncüde mevzuyu çözeriz. Bu lira dedikleri haltın ne menem bir şey olduğunu artık hepimiz biliriz.

Çoğumuz biliriz. Kahretsin, nerede bir gariban var, onlar bilmez. Rize'de sel olur, çekyata koyduğu liralar gitti diye ninem ağlar. Ah be ninecim, o liraları sel değil, devlet götürdü, ama ben sana bunu nasıl anlatayım. An nenem ah, ulan yazık sana be! Sonra da gelir bu hokkabazlar "hac paran benden" diye sana sadaka verirler. Senden çaldıkları parayla 10 kere hacca giderdin ama sen bütün bunları nereden bileceksin.

Ulan böyle kahpe düzenin gözü çıksın emi!

Yalnız bir şey dikkatimi çekti, bunca insanın hepsi birden Türkçe'yi ne kadar güzel kullanmışlar. Bir tanecik imla hatası da görmedim.

Ulan yemin ediyorum gözlerim yaşardı, çok duygulandım lan. Türkçe'yi katletmeyen insanı mumla arıyoruz, beni sevindirdiğiniz için hepinize tek tek teşekkür ediyorum.

Eyyorlamam şimdilik bu kadar.

Bazen bizi kasten boğmaya çalıştıklarından şüpheleniyorum.

Türk Telekom gibi altın yumurtlayan tavuğu, ne idüğü belirsiz bir herife sattılar. Kasasında 2 milyar dolar olan ve 2005’ten 2015’e kadar 14 milyar dolar kâr elde eden şirketi 6.5 milyar dolara sattılar. Bu bedelin de yalnızca 2 milyar doları ödenmiş, yani kasadaki para kadar. Ben o şirkete 13.999 milyar dolar verirdim, nasıl olsa cebimden para çıkmış olmayacak; neden bana satmadılar? Çalışanların yarısını da işten atmazdım.

Hal böyleyken, evime gelen yeraltı telefon hattı kopuk olduğu için yıllardır ADSL kullanamıyorum. Türk Telekom bir türlü hattı onarmıyor. 2 senedir Turkcell Superbox kullanıyordum. 179 lira veriyordum ama hiç olmazsa artık internetim var diye seviniyordum. 1 hafta sonra sözleşme bitiyor ve Turkcell artık benden kaç lira istiyor? Tam 600 lira. Üstelik hızımı da 20/5 mbps'den 15/2 mbps'ye düşüreceklermiş, bunun bedeli de 600 liraymış.

Ulan insafsızlar, %10, hadi %20 zam yapın ama 600 lira nedir yahu? Ya bu soyguna boyun eğeceğim, ya da internetsiz kalacağım çünkü başka hiçbir çarem yok. Çünkü Türk Telekom ne idüğü belirsiz bir herife satılmış, yatırım yapmıyor, insanlara hizmet götürmüyor. Turkcell olmuş arpalık, müşterilerine her türlü zulmü yapıyor. İki tane gözbebeği kurumu işte böyle darmadağın ettiler. Sonuçta halen doğru düzgün interneti olmayan ya da internete hiç erişemeyen milyonlarca insanımız var.

İyi halt ettiniz!

Bazen bizi kasten boğmaya çalıştıklarından şüpheleniyorum.

Arkadaşlar, insafı olan herkes konuyu gayet iyi anlıyor. Ben bu parayı aldım mı, aldım... Borcum borç. Keşke herkes devlete borcunu ödese. Keşke herkes ödemesi gerektiği kadar ödese. Zurna burada zırt diyor. 100 bin lira borcu olan hiç ödemiyor ama bir lira borcu olan bin lira ödemeye zorlanıyor.

Gelir adaleti tablolarına bakınca hemen belli oluyor, Türkiye'de bir şeyler yanlış gidiyor. Düzeltiyorum, her şey yanlış gidiyor. Devlet parayı sınırsızca harcıyor. Herhangi bir iktisatçıya, onu geçtim, herhangi bir aile babasına sorsanız size söyler; bir evin gideri gelirinden çok ise ne olur? O ev batar. Türkiye yıllardır bu halde olduğu halde neden batmıyor?

Çünkü borç alıyor, borçla kapatamadığını para basarak karşılıyor. Borç da bizim ensemizde patlıyor, basılan para da suratımıza tokat olarak iniyor. Bu kadar basit şeyleri bazı insanlar çok zor anlıyorlar. Şatafatlı köprüler ve limanlar yaptık diye zengin olduk zannediyorlar. Köprüyü yaptın, üzerinden geçmek için BMW X5 de aldın ama gerisini hiç düşündün mü?

Bunlar varlık mı, yükümlülük mü? Şu basit sorunun ne anlama geldiğini bilmeyen herifler bizi yönetiyor. Harcadığımız her kuruş maalesef yükümlülük. Bir kuruş harcayınca 100 kuruş daha yükümlülük altına giriyoruz.

Bu kafayla nereye gidiyoruz? İflasa gidiyoruz. İFLASA.

Burada beni anlayan insanlar bulacağımı tahmin ediyordum. Öyle karanlık zamanlar yaşıyoruz ki... Bir hikaye ile elimden geldiğince kısaltarak izah etmeye çalışayım:

Çin'de bir yağmur başlamış. Bir damla içen deliriyormuş. Yağmur yıllar sürmüş, ülkenin çoğu delirmiş. Sonunda bari imparator kurtulsun diye onun için korunaklı bir yer hazırlamışlar. Yıllar sonra yağmur dinmiş ve imparator korunağından dışarı çıkmış ama maalesef koca ülkede ondan başka yağmur suyu içen kimse kalmadağını görmüş.

İmparatoru "bu delidir" diye akıl hastanesine kapatmışlar.

-----------------------------------------------------------------

Ben bu konuda daha çok yazarım.

Hükümetin bizi nasıl soyduğunu yazarım.
Bu ülkeden kaçan ve kaçmak isteyen insanların dramını yazarım. Kaçan çok arkadaşım oldu, kahretsin, ne yazık ki iyi bir çözüm değil.
Neden iyi bir çözüm olmadığını yaşayan insanların ağzından yazarım.
Bunca insanın neden bunu çare olarak gördüğünü ve her şeye rağmen neden haklı olduklarını da yazarım.

Siz de yazın.

Ulan böyle düzen yerin dibine batsın.

Sen yazmazsan, ben yazmazmam, nasıl çıkacak karanlıklar aydınlığa?

Yoksa ben NŞA öyle çok isyankar bir adam değilimdir. İşimdeyim gücümdeyim, isyanla falan işim olmaz. Ama nah şurama kadar geldi be kardeşim. İsyan ediyorum ulan, isyanlardayım! Bu kahpe, bu alçakça düzene isyan ediyorum!

Nereden başlasam ki anlatmaya? Bir yerlerden başlayayım… Sedat Peker gibi saydıracağım, görün bakın lafa nereden başlayıp taa nerelere bağlayacağım. Zannım odur ki, sessiz milyonlara tercüman olacağım.

Lafa şuradan girelim: ben bir zamanlar nasıl becerdiysem becermişim, öğrenim kredisi almışım. Yanlışlık olmasın, resmi kayıtlara göre halen öğrenciyim. Henüz çok şükür bir gün dahi herhangi bir işte çalışmışlığım yok. Nasıl olduysa, devlet benden bu “borcu” geri istemiş, ödemediğim için üstüne faizi bindire bindire borcu üç katına çıkarmış. 7 bin lira borç olmuş 22 bin lira.

Yüce devletimiz sağ olsun, geçenlerde af çıkarmış; indirimler, taksitler, bir sürü şeyler teklif etmiş. Ulan sövmeye nereden başlayayım, bu işin bir zerresi doğru değil ki!

Bir kere (1), hiçbir geliri olmayan bir adamdan bu borcu neye dayanarak istiyorsunuz, insafsızlar? Ne biçim devlettir? Komşunun dükkanını soyup mu bu borcu ödeyeceğim? Hadi ben bir haltlar yiyorum, geçinip gidiyorum ama benim gibi milyonlarca insan var, bu insanlar nasıl bir takla atacaklar ki sana bu borcu ödeyecekler? Kaldı ki devletin gözünde ben işsiz geldim, işsiz gidiyorum; bana bunu yapan devlet kime ne yapmaz?

Bu insanlara yolunda giden bir ekonomi mi sundunuz, iş isteyene iş bulacak imkan mı yarattınız, ulan siz hükümet olarak ne bok yediniz ki şimdi bizden bu borcu geri istiyorsunuz? Hem de faiziyle! Siz her haltı mükemmel yaptınız da gerisi bize mi düştü? Ne güzel memleketmiş! Böyle düzen yerin dibine batsın ulan!

İkinci husus (2) şu ki, bu ülkede devlete borç ödeyen kerizdir. Bir keriz ben miyim borcumu ödeyeyim? Bütçe açığı almış başını gitmiş. Devletin temerrüde düştüğünü hiç duymadık; yani tercüme edecek olursak, devlet verdiği açık kadar para basıp işini yürütüyor. Olan cebinde TL taşıyan garibana oluyor.

5 bin lira maaşı olan adam yine 5 bin lira alıyor ama 5 bin liranın alım gücü her geçen gün azalıyor. Devlet Türk lirası ile maaş alan herkesi kazıklıyor. Nasıl olsa onlar bir halttan anlamaz, devlet için alengirli alicengiz oyunları ile keriz garibanı soymak mübahtır. Oh be, ne güzel memleket ulan!

Devlet vatandaşı öyle bir kazıklıyor ki, gelip burada Türk lirasına güvenen insana keriz muamelesi yapıyorum. İtirazı olanları meydana alalım, yalnız tokat manyağı yaparım, demedi demeyin. Türk lirasını savunacak bir babayiğit arıyorum, sıkıyorsa karşıma çıksın.

Kahretsin, işte bu, bizi düşürdükleri hazin haldir.

Dolar ile ev kiralamak, bitcoin ile araba satmak da yasak. Oh be, ne güzel memleket. Hepiniz hükümetin lirasına güvenmek zorunda olan kerizlersiniz. Kusura bakmayın, sen ben, hepimiz öyle bir keriziz ki, sonumuz hayır olsun.

Enflasyon, neymiş efendim yüzde 3-5-10 imiş. Yersen. Yüce devlet, yaz kardeşim, borcuma enflasyonun 2 katı faiz yaz, yakın zamanda ödersem “keriz herif ödedi” dersiniz. 10 yıl daha beklersem iki paket sigara parasına borcumu kaparım.

Üçüncü olarak (3), kendi kodomanlarına hiç taksit falan yapmıyor, bir kalemde milyarlarca borcu vızzzt diye siliveriyorsun. Ulan şu ülkeden kredi almış bütün öğrencilerin borcunu üst üste dizsen, bir kalemde affettiğin bir vergi borcu etmiyor. Sizin vicdanınıza tüküreyim, ağzımı bozduracaksınız.

Biz keriz miyiz devlete borç ödeyelim? Hepiniz akıllısınız, bir keriz biz miyiz ulan? Sizden de hesap soran çıkar elbet. Fakir fukaranın suyunu sıkıp muhhahahaha diye tokuşturarak içiyorsunuz. Milletin …na pek güzel koyuyorsunuz. Sizin de bir tarafınıza koyan bir babayiğit çıkar elbet.

128 milyar nereye gitti? Ulan tabii ki kodomanlara gitti. Bankalar neden zarar yazıyor? Çünkü kodamanlar paraya takla attırmak için kredi çekti. 1 çektiler, 5 ettiler, 2 ödeyecekler. Belki onu bile ödemeyecekler. Hangi babayiğit hesap soracak ki?

Ulan insafsızlar, hepinizden öyle bir hesap sorarlar ki, yedi ceddiniz birden hazırolda beklersiniz. Hepiniz uyanıksınız da biz hep keriz miyiz? Oh be, ne güzel memleketmiş!
Serhat koş, neler olmuş meğer. Bunlar bizi geri zekalı zannetmişler.

Ne diyorduk? Hah, öğrenci kredisi… Ulan ben ne dediğimi biliyor muyum? Şimdi bunlar bana çok güzel şartlar sunmuşlar. Ödesem bir türlü, ödemesem öbür türlü…

Ben o vergi aflarını gördüğüm gün sittin sene ödemem diye yemin ettim. Prensip meselesi. Ben ikinci sınıf insan mıyım? Benim borcum neden affedilivermiyor? Üstelik milyar lira değil, 7 bin lira, çerez parası.

Bak şimdi bunu da anlamayan çıkar. Benim gibi 300 bin kişiyi değil, bir tane terbiyesizi affediverdiler. Sonra bir daha, sonra bir daha affettiler. Sonrasını ben de bilmiyorum, bunlar bildiklerim.

Oh be ne güzel memleketmiş lan. Sonra bir de “Allah kitap Muhammed din, hede hödö” dersin, herkes inanır. Valla müthiş, ama ben bunları yemem.

Yersem, ben ölünce mezar taşıma “pek keriz bir herifti” yazarsınız.

Alah kahretsin, birazcık sarhoşum, nereden başlayıp taaaaa nereye bağlayamadıysam kusuruma bakmayın ama anlayan anlamıştır. Sabah "ben bunu yazayım" diye aklıma düştüğünde ooooh, yalnız Türkiye değil, Avrupa'yı bile şıp diye kurtarmıştım ama klavyenin başına oturunca kafada uçuşup duran düşünceleri ifade etmek o kadar kolay olmuyor. İnsan iki satır yazacağım derken 3 sayfa geride kalıyor.

Hepinize iyi günler dilerim. Hakkımızda hayırlısı.

Böyle bir şey yok.İstihbarat servisleri bile artık iletişim için TOR kullanıyor.

Binance P2P kullanarak TC'nin etrafından dolanabilirsiniz. Soran olursa "gelen parayı borcuma karşılık başkasına verdim, bu işten kar etmedim" dersiniz. 3-5 bin lira için kendinizi üzdüğünüze değmez, bu ülke 9-10 milyar vergi borcunu bir imza ile affediyor, sizden vergi almaya sıra gelene kadar 110 yıl geçer.

Bana kalırsa herkesten vergi alınsın ama kodamanlar vergi ödemeyecekse ben neden vergi ödemedim diye kendimi kasacağım? Yakalayabilirlerse alsınlar. Bana kaçmak, onlara kovalamak düşer. Herkes üzerine düşeni yapsın.

Windows 10 işletim sistemi ile çalışan bir ETH madencim var ve internet bağlantısı için ucuz bir Realtek Wi-fi dongle kullanıyorum fakat bu dongle kararsız çalışıyor. Bazen durup dururken ama çoğunlukla bilgisayar yeniden başladığında internete bağlanmıyor. Aygıt yöneticisinden ya da ağ ayarlarından aygıtı devre dışı bırakıp sonra tekrar devreye soktuğumda genellikle kendi kendine tekrar bağlanıyor. Sürekli bilgisayarın başında nöbet tutamayacağım için bu işi otomatik olarak yapan bir script hazırladım ve artık madencimin bağlantısı kopsa bile bu script otomatik olarak onarıyor. Eğer siz de benzer problemler yaşıyorsanız nasıl çözebileceğinizi adım adım anlatıyorum.

Öncelikle denetim masası -> ağ bağlantıları açarak söz konusu ağ adaptörünün ismini tespit ediyoruz. Yüksek ihtimalle "Wi-Fi" olacaktır. Terminal ya da Powershell açıp şu komutu yazarak da bunu öğrenebilirsiniz:




Ardından bir metin editörü açarak şu kodu yapıştırıyoruz:


Kod öncelikle internet bağlantısını test etmek için Windows'un kullandığı standart yöntemi ile internetteki bir sunucudan bir dosya indirmeye çalışıyor. Eğer dosya başarılı bir biçimde inerse betik kendini sona erdiriyor. Eğer dosya inmezse, 3 saniye bekledikten sonra bir kere daha deniyor. Toplam 3 denemeden sonra dosya halen indirilememişse, internet bağlantısının olmadığını varsayarak "Wi-Fi" adlı adaptörü önce devre dışı bırakıyor ve ardından tekrar devreye aldıktan sonra çıkıyor.

Buradaki "LSS 3" ibaresi toplam kaç test yapılacağını ve "timeout 3" ibaresi de testler arasında kaç saniye bekleneceğini belirliyor. Kendi meşrebinize göre ayarlayabilirsiniz. "Wi-Fi" ibaresi yerine size problem çıkaran adaptörün ismini yazmanız gerekiyor.

İlk etapta testten sonra 3-5 dakika bekleme ekleyerek bu betiği sürekli döngü içinde çalıştırmayı ve bu hali ile Windows başlangıç menüsüne eklemeyi düşündüm fakat betiğin işe yaraması için yönetici olarak çalıştırmak gerekiyor ve bu şekilde başlangıç menüsüne eklediğiniz takdirde Windows güvenlik kaygıları ile betiği çalıştırmıyor. O halde betiği bir yerlere kaydedip "Görev Zamanlayıcı" açıyoruz ve "Yeni Görev" diyerek bir isim veriyoruz ve yönetici olarak çalışması için gerekli kutuyu işaretliyoruz (Türkçesi'nin ne olduğundan emin değilim).



Ardından ikinci sekmeye geçerek ne zaman tetikleneceğini konfigüre etmemiz gerekiyor. Burada çok farklı şeyler yapmak mümkün. Ben başlangıçta çalıştıktan sonra sürekli olarak 5 dakikada bir tekrar çalışmak üzere ayarladım.



Ardından üçüncü sekmeye geçerek çalıştırılacak olan programı yani yazdığımız betiği seçiyoruz.



Son olarak son sekmeye geçerek 3 günden uzun çalışırsa iptal olmasına sebep olacak tiki kaldırıyoruz.



İşlem tamam.

Değişik bir bakış açısı. İşin matematiğine girmedim ama muhtemelen haklısınız, o ihtimal daha fazla olabilir. Ya da "daha fazlaydı" mı demek gerekiyor? Malum, o işleri yapan şirket satıldı. Duyduğum kadarıyla epey bir süredir lotoyu kazanan olmamış.

Biz öğrenciyken de elektrik sobası ile ısınıyorduk. Şimdi yine elektrik sobasıyla ısınıyoruz ama hiç olmazsa 3-5 dolar avanta bırakıyor. Bir de şu bizim şofbeni aynı sisteme geçirebilsem, benden kralı yok.

Gelecekte işlerin o noktaya doğru evrileceğini düşünüyorum. Tost makinem ve şofbenim BTC kazsaydı süper olurdu. Hem bitcoin ekosistemi için, hem de benim için.

Bence önce problemi tespit etmelisiniz. Problem İngilizce bilmemek mi? Yoksa yazılım konusunda bilgisiz olmak mı? Gördüğüm kadarıyla derdiniz İngilizce bilmemek. Eğer İngilizce bilseydiniz önünüze çıkan tüm engelleri kolayca aşabilirdiniz. Çünkü Google'a İngilizce ne sorsanız cevabı söylüyor.

Programlama dilleri de İngilizce'ye çok benziyor. İngilizce ile matematiği üst üste koyunca, içine biraz da "binary" katınca, en fiyakalı dilleri anlamak ve bu diller ile program yazmak, bu işe ne kadar kafa yorduğunuz ile sınırlı hale geliyor. Bol bol da Google. Ama maalesef İngilzce Google. İnternette Türkçe kaynak yok denecek kadar az. Dünya İngilizce üzerine binmiş gidiyor, iş bilen herkes bu dili gayet iyi biliyor.

Arkadaşlar, kendinize bir iyilik etmek istiyorsanız, İngilizce öğrenin. Çocuklarınıza da öğretin. İngilizce bilmeden dünyayı tanımak imkansız.

Vandallık lafı maksadını aşan bir söz oldu, geri alıyorum.

Ama sadece ref linkini kaldırarak meseleyi halletmek de mümkündü.

İnsanlar özel mesaj ile soruyorlar, "yahu bir konu açmıştın, nereye kayboldu, biz onu okuyorduk" diyorlar. Açtığım o konu hiçbir gerekçe belirtilmeden havaya uçuruldu. Kim, neden, ne zaman yaptı bilmiyorum. Fail meçhul.

Yapan kişi kusura bakmasın ama bu düpedüz vandallıktır ve kaba bir davranıştır. Bir kere, medeni insanlar bir iş yaparken gerekçe gösterirler. İkincisi, bir binanın çerçevesi yamuk ise binayı yıkmazsınız, çerçeveyi değiştirirsiniz. Ben insanlar istifade etsin diye üşenmedim 5 sayfa yazı yazdım, ekran görüntüleri ekledim, bir sürü uğraştım. Biri geldi köküne kibrit suyu sıktı.

Maalesef ülkemizde bu tip şeyler normal kabul ediliyor. Avrupa'da bu tip davranışlar anti-sosyal olarak yaftalanırlar ve yapan kişiye hiç iyi gözle bakmazlar, şüphe ederler.

Herkese iyi günler dilerim.

Birkaç gündür internette GPU ilanlarına bakıyorum ve neredeyse tüm ilanlarda "madencilikte kullanılıp yorulmamıştır, yalnızca oyun oynanmıştır" gibi açıklamalar görüyorum.

Halbuki oyun oynamak madenciliğe kıyasla ekran kartını daha fazla yorar. Önemli olan ekran kartının kaç derece sıcaklıkta ne kadar süre çalıştığı değil, sıcaklığın ne kadar değiştiği, ne kadar sık ve ne kadar hızlı değiştiğidir. Madencilik sırasında kart belirli bir sıcaklıkta çalışmaya devam eder ve bu sıcaklık kısa vadede pek dalgalanma göstermez. Halbuki oyun sırasında ekran kartına değişen oranlarda yük binmekte ve kartın sıcaklığı sürekli dalgalanmaktadır. Herhangi bir malzeme için asıl tehlikeli olan şey budur.

Okullarda coğrafya dersinde öğretilen temel jeolojik süreçlerden birisidir: Çöllerde gündüzler çok sıcak, geceler çok soğuk olduğundan kayalar parçalanarak kuma döner. Isınan şey genleşir, soğuyunca ise büzüşür. Soğuk bardağa sıcak su döktüğümüzde patlamasına sebep olan şey de budur. Sıcak su bardağın iç yüzeyini ısıttığında iç yüzey genleşir ve cam dışa doğru bükülmek ister fakat bükülemediği için camda oluşan iç stress bardağı patlatır.

Bu konuda daha epey atıp tutulabilir ama uzatmak istemiyorum. Madenciliğin kartı yıprattığı, hele hele oyun oynamaktan daha fena yıprattığı düşüncesi bir efsaneden ibarettir.

Haklısınız ama bunun biraz da ülkemizin alım gücü ile alakası var. Ben öğrencilik yıllarımda klima ile ısındığım günleri hatırlıyorum. Faturalar yine de biraz can yakıyordu ama şimdiki kadar gözümü korkutmuyorlardı. Bugünlerde artık elektrikli alet çalıştırırken iki kere düşünüyoruz. Devlet enflasyon rakamları açıklıyor ama açıkçası ben bu rakamları hiç önemsemiyorum. Dünyada işler dolar ile yürüyor, bu da demek oluyor ki dolar ne kadar yükselirse alım gücümüz o kadar düşüyor = enflasyon. Yani benim cebimi etkileyen enflasyon hükümetin açıkladığından çok daha yüksek. Dolardan sana ne diyen insan ne dediğini bilmeyen, gerçeklerden kopuk yaşayan insandır.

Devletin bütçesi her sene açık veriyor. Devlet konkordato ilan etmediğine göre, bu açığı para basarak kapatıyor. Bollaşan şey ucuzladığı için Türk lirasının değeri düşüyor. Yani devlet bütçe yapmayı beceremediği cebimizdeki paraya el koyuyor, devlet bizi soyuyor. Bunun Türkçesi budur, kimse kimseyi kandırmasın. İşte sonuçta fatura ödeyecek gücümüz kalmıyor.

Önümüzdeki yıllarda bu madencilik çipleri kettle, şofben gibi hemen herkesin kullandığı elektrikli ısıtıcılara entegre edilecektir diye tahmin ediyorum. Şimdiki haliyle bitcoin korkunç bir enerji katliamına yol açıyor. Yüzbinlerce cihaz ha bire elektrik çekiyor ve bu enerjinin neredeyse tamamı dişe dokunur bir iş yapmadan havaya gidiyor. Herkesin şofbeninde bir madenci olursa hem ekosistem tabana yayıldığı için daha güvenli olur hem de enerji israfı azalır.

Arkadaşlar Antminer S9 ile maceralarımın ilk kısmını şu başlıkta anlatmıştım. Farklı bir konu olduğu için yeni maceralarımı ayrı bir başlıkta anlatmaya karar verdim.

Miningrigrentals.com Nicehash gibi hash gücü alım satımı yapabileceğiniz bir pazar yeri. Prensip olarak Nicehash ile birebir aynı olmasına rağmen, Nicehash'ten farklı özellikler barındırıyor. Hash gücünüzü belirli bir fiyattan satışa çıkarıyorsunuz ve alıcı bekliyorsunuz. Fakat teklifiniz için bir alıcı çıkana kadar, aynı siteyi proxy olarak kullanarak madencinizi başka bir stratum adresine yöneltebiliyorsunuz. Yani uzun lafın kısası, Nicehash'in size ödediği fiyatın %5-10 fazlasıyla bir teklif oluşturup alıcı bekleyebilir ve alıcı bulana kadar Nicehash (ya da hangi havuzu kullanıyorsanız orası) için kazım yapmaya devam edebilirsiniz. Ben sistemin nasıl işlediğini görmek için bir gün boyunca denedim ama en azından şimdilik kullanmaktan vazgeçtim fakat madenci çiftliği olan yani elinde anlamlı miktarda hash gücü bulunduranlar için faydalı bir hizmet olabilir çünkü gördüğüm kadarıyla fiyatlar gayet iyi.

Yalnızca kısa bir süre için denediğimden ötürü çok kapsamlı bir yorum yapamayacağım ama ilk bakışta gözüme çarpanlar şunlar:

* Büyük balıklar daha şanslı çünkü sitenin arayüzü her rig'i ayrı ayrı listeliyor. Solo madencilik kasacak bir insan 50 tane rig'i ayrı ayrı kiralamak yerine elinde ciddi hash gücü olan ilanlara yönelecektir yani 10-20 TH/s hash gücü satmaya çalışanların çok ön plana çıkacağını zannetmiyorum. Yine de şansınızı deneyebilirsiniz.

* Yük devri için 5-6 tane farklı sunucu adresi eklediğim halde benim cihazlar (iki Antminer'ın ikisi birden) bir gün gibi kısa bir zaman zarfında defalarca sitenin stratum sunucuları ile bağlantılarını kaybettiler. İşin garip tarafı, bilgisayarımdaki GPU bu süre zarfında hiçbir problem yaşamadan kazmaya devam etti. Açıkçası problemin ne olduğu konusunda emin değilim, cihazları yeniden başlatınca problem halloldu. Bilgisayarım Almanya'daki sunucum üzerinden VPN ile internete çıkış yaptığı için etkilenmemiş olabilir, yani Türkiye'nin internet altyapısında sık sık meydana gelen yönlendirme problemleri bağlantının düşmesine yol açmış olabilir. Yine de dünyanın dört bir yanındaki 5 farklı sunucunun beşinin birden bağlantı problemi yaşaması pek hayra alamet değil, yani bağlantının kopması ihtimaline karşı yük devri (failover) ayarlarınızı iyi yapın.

* Sitede BTC, BCH, ETH, LTC ve DASH ile ayrı ayrı satış fiyatları belirleyebiliyorsunuz ve gördüğüm kadarıyla alternatif coinler ile BTC'ye kıyasla biraz daha yüksek fiyatla satış yapılabiliyor. En azından sitede belirtilen son 10 satış ortalaması, son 20 satış ortalaması gibi istatistikler bu yönde ipucu veriyor ama piyasa derinliği veya işlem hacmi gibi konularda hiçbir bilgim yok. Belki daha deneyimli arkadaşlar bu konudaki fikirlerini belirtirler.

* Siteyi proxy olarak kullandığınız süre boyunca sistem cihazlarınızın performansını inceliyor ve cihazınıza 100 üzerinden bir performans endeksi puanı veriyor. Ben puan almadan sistemden çıktığım için daha fazla bilgim yok ama burada satış yapmayı umuyorsanız iyi bir puan alana kadar kesintisiz bir biçimde sistemde kalmanız iyi bir fikir olacaktır çünkü aklı başında hiç kimse ne idüğü belirsiz bir cihazı kiralamak istemez. İyi bir puan alabilmek için stabil bir internet bağlantısına ve bizim köydeki gibi günde 15 kere kesilmeyen elektriğe ihtiyacınız olduğunu göz önünde bulundurun. Ayrıca hash gücünüzü alt sınırdan beyan etmeniz akıllıca olacaktır.

Aşağıdaki ekran görüntülerinde görülebileceği üzere, ben elimdeki iki cihazın her birinin gücünün yaklaşık %50'sini doğrudan Nicehash'e, geri kalanını ise MRR sunucularına (yani proxy ile dolaylı olarak yine Nicehash'e) yönlendirdim. MRR'de işçi adı olarak MRR kullandığım için sonuçta Nicehash'te MRR proxy üzerinden gelen bağlantı MRR koduyla ve doğrudan gelen bağlantılar ise S9i_1 ve S9i_2 koduyla görünüyorlar. Cihazlar yaklaşık 17+17 = 34 TH/s hash gücüne sahip olduğu için MRR'de hash gücümü toplamın yarısından biraz az olacak şekilde 16 olarak beyan ettim. MRR'de asgari ödeme miktarı 0.0001 BTC'yi geçecek şekilde asgari bir kiralama süresi belirlemeniz gerekiyor. Fiyatlar bir saat için TH/s üzerinden hesaplanıyor.

Eğer ilginizi çekerse referansımı kullanarak üye olabilirsiniz, size zararı yahut faydası yok ama bana bonus veriyor: www.miningrigrentals.com?ref=2623055


Üye olduktan sonra "My Rigs" linkinden, "Create New Rig" ile bir rig oluşturduktan sonra "Edit" butonuna tıklayarak gerekli ayarları yapın:



"Rig Settings" kısmında rig ismi, kiralama süresi, hash gücü, kullanmak istediğiniz ana sunucu vb. ayarlar var:



"Pricing" kısmında farklı para birimleri cinsinden fiyatınızı belirliyorsunuz:



Ardından "Pool Configuration" kısmında rig'in kiralanmadığı süre boyunca hangi havuza bağlanacağını seçiyorsunuz. Ben normalde Nicehash kullandığım için buraya işçi ismi hariç, birebir aynı ayarları girdim:



Böyleyken:



Böyle oldu:

Negatif yük içeren havanın acetinobakter gibi bazı hastane enfeksiyonlarını engellediği biliniyor, İngiltere Ulusal Sağlık Hizmetleri kurumunun bunu ortaya koyan araştırmaları var. Klimaların ürettiği negatif ve pozitif iyonların ise grip gibi bazı virüsleri inaktive ettiği biliniyor. İyonların havadaki partikül ve mikropların kümeleşerek çökelmesine yol açarak mikropları inaktive ettikleri düşünülüyor. Özellikle negatif iyonların bu konuda çok etkili oldukları biliniyor ama bu yöntemin partikülleri filtre etmek yerine yere çökerttiği yahut yüzeylere yapışmasına yol açtığı unutulmamalı. Havadaki partikülleri ve mikropları toplamak için kullanılan endüstri standardı HEPA filtredir.

Gel gelelim 2013 yılında yapılan ve 80 yıllık araştırmaları inceleyen bir meta analiz, havadaki iyonların solunum fonksiyonlarına olumlu yahut olumsuz anlamlı herhangi bir etkisi olmadığını ortaya koyuyor. Bunun yanında iyonların havayı sterilize etme özellikleri olumlu gibi görünse de, bir çok negatif iyon üreticinin havadaki ozon konsantrasyonunu artırdığı da unutulmamalıdır. Ozon çok düşük dozlarda dahi oldukça toksik etki gösteren bir moleküldür, öyle ki mikroplar için etkili olduğu düzeyin epey altındaki seviyelerde dahi insanlar için zehir etkisi gösterir, çok kuvvetli bir oksitleyici olduğu için ciğerlere ve koku alma hücrelerine zarar verir. Ayrıca soluduğunuz havadaki bir takım zararsız maddeler ozonla reaksiyon vererek toksik hale gelebilirler. Toksik etkileri sebebiyle, FDA ozonun tıbbi tedavide yeri olmadığını belirtmiştir.

Büyükada'da ve Sedef Adası'nda yıllarca ısıtma sistemi olarak klima kullandım ve çok memnundum çünkü araç trafiği olmadığı için hava gayet temizdi, klima sebebiyle de herhangi bir problem yaşamadım. Geçen yıl Feneryolu'ndaki evimden arkama bakmadan kaçmama sebep olan belli başlı etkenlerden bir tanesi ise hava kirliliğiydi. Camları nadiren açtığımız halde zor nefes alıyordum, araçlardan çıkan gazlar beni resmen boğuyordu. Yani deneyimlerime dayanarak, havadaki iyonlardan ziyade içindeki kirleticilerin sağlık açısından çok daha önemli olduğunu düşünüyorum. Köyde özellikle yazın çok toz oluyor ama tozdan kim ölmüş? Nitrik oksitler, karbon monoksit, partikül maddeler, sülfürik oksitler veya kömür yakmaktan ileri gelen kurşun, civa vs. gibi kirleticiler yok denecek kadar az ve bence asıl önemli olan da bu.