Yazı da belirtildiği gibi uygulama üzerinden mining işlemi yok. Sadece kullanıcılara dağıtmak için böyle bir sistem yapmışlar. Ama bunu madencilik olarak pazarlamaları yüzünden ne kadar güvenilir oldukları konusunda aklımda ilk duyduğum günden beri soru işaretleri oluştu. Pi Network'ün White Paper'ına baktığımızda Neo gibi coinlerle benzer teknolojiyi kullanacağı yazıyor. Açık ağa geçtiği zaman ise madencilik yapmak için node kurmanız gerekiyor. Yani asıl madencilik açık ağa geçtiği zaman yapılacak. Bu sayede de Pi coinler başka hesaplara aktarılabilecek. Benim anladığım kadarıyla Pi Network'ün madencilik yapısı bu şekilde. Ama pazarlanırken bu yönleri insanlara anlatılmıyor. Stantford üniversitesi mezunları çıkarmış, sanki para mı ödüyorsunuz, taş atıp da kolunuz mu yoruluyor, tüm dünyada kullanılan bir para olacak, gelecekte Bitcoin'i bile geçebilme ihtimali var vb. şeklinde sloganlarla pazarladılar yıllarca. Ayrıca bu kadar iddialı olmalarına rağmen 6 sene boyunca neyi geliştirdiler? Kripto para evrenine ne yenilik getirdiler? Bu soruların yanıtını verebilen de yok. Ama Pi Network ile duygusal bağ kurmuş bir sürü kişi var. 20 Şubatta açık ağa geçtiği zaman her şey daha da netlik kazanır.

Pi Network ile ilgili hoşuma gitmeyen yanlarını anlattığım bir tane video hazırladım YouTube'a yükledim. Anında hakaretler, küfürler gelmeye başladı. Hiç bir şey bilmediğimi yazıyorlar. Uygulamada madencilik yapılmadığını, bunun sadece pazarlama stratejisi olduğu gibi şeyler söylediğim için. Aşırı decede inanmış bir kitle var. Ve bu kişilerin çoğunun kripto paralar konusunda bilgisi çok sınırlı. Ne olacak 20 Şubattan sonra belli olacak. Ben bu zamana kadar dünya genelinde bir çok kişinin uygulamayı kullanmasına güveniyordum. Ama bu tarz kişilerin çok fazla olduğunu görünce bu güvenim de azaldı. Ne kadar amatör bir proje olarak görsem de dişe dokunur bir miktar kazandıracağını hala düşünüyorum. Ama Pi Network'e aşırı derecede güvenen kesimin hayal kırıklığına uğrayacağı kanaatindeyim. Çünkü kullanan bir çok kişinin coine duygusal bağlılıkları nedeniyle satma kararı alamayacağını, ve yine bir çok kişinin panik satışlarıyla kazanabileceklerinden çok daha azını kazanacağı düşüncesindeyim. Yükselişlerde ve düşüşlerde akıllıca kararlar vermek lazım.

Yıllar önce bir arkadaşımla Ankaraya gitmiştim. Ben Japonca Yeterlilik Sınavına o da bekçilik mülakatına gidiyordu. O arkadaşım 'Aşağı yukarı 500 metrelik bir devriye caddeleri varmış. İki kişi bir kere gelip gidiyormuş. Petrol istasyonunu da ayarlamışlar orada çay içiyorlarmış. Sonra yine bir tur atıp gelip yine çay içiyorlarmış. Günde dört beş kere böyle yapıp eve gidiyorlarmış.' Diyordu. Yaa artık hep çay içip muhabbet ediyorlardır ya da Polisliğe geçme imkanları var yani Polis yapmışlardır.

Japonyadan taşınmak zorunda kalırsam başka bir yere yerleşmeden once Koreden başlayarak uzun bir tur yapmayı düşünüyorum. Koreden sonra Çin H.C. Tayvan, Filipinler, Endonezya, Malezya, Singapur, Tayland, Kamboçya, Vietnam, Laos, Vietman, Hong Kong, Myanmar ile Doğu ve Güneydoğu Asyayı kasamlı bir gezdikten sonra Bangladeş, Nepal, Hindistan, Sri Lanka, Pakistanı da gezmeyi düşünüyorum. Sonrasında ne yapacağıma karar veririm. Japonyada yaşamaktan her ne kadar memnun olsam da burada yaşamaya devam edebilmem için çözmem gereken önemli bir kaç konu var. İnşallah hallolur da bu planlarımı Japonyaya tam olarak kapağı attıktan sonra gerçekleştiririm.

Üniversite öğrencisiyken (gerçi benim pek bir öğrencilik durumum yoktu zaten sonrasında attılar okuldan) 3 hafta inşaatta asgari ücretin yarısına kaçak çalışıp biriktirdiğim para ile Batuma gitmiştim 3 günlüğüne. O zamanlar böyle video çeke çeke dünyayı dolaşanlar yoktu. Haa yine dünyayı dolaşan Türkler vardı ama bunlar bloglarında yazı yazıyordu. Öncesinde onların yazılarını baya okudum. Verdikleri tiyolardan ben bunu yappabilirim, şunu deneyebilirim ama bunu da yapmam imkansız gibi çıkarımlarda bulunarak bir cesaretle atladım otobüse gittim sınıra. Hep otobüsten inenleri takip ederim öyle sınırı geçerim diyordum. Ama uyku sersemliğiyle otobüsten inince bir baktım herkes yabancıların pasaport kontrol noktasına gidiyor benim Türk vatandaşlarının kontrol noktasından geçmem lazım ama bir tane amca haricinde kimse yok orada da. O zaman da özgüvensizlik kelimesinin vücut bulmuş haliydim ben. Ama güle güle Türkiye yazısına uzunca baktım. Buraya kadar geldim. Buradan kaçış da yok. En kolay yol bu sınır kapısında girişken olup gereken şeyleri öğrenip şehre kapağı atmak. O gün zincirlerimi kırışımı hiç bir zaman unutmayacağım. İlk başta Yozgattan Kutaisiye süt sağma makinesi teslim etmek için gelen iki abiyle tanıştım. Sonra onların vergi ödemesi gerekiyormuş, bu yüzden ben de minibüslerin beklediği yere geçtim. Orada da bir tane Gürcü ama Türkiye vatandaşı dayı ile tanıştım. Onunla börek yedik, Gürcistan ile ilgili bir kaç şey öğrendim. Sonrasında minibüse atladım şehir merkezine gittim. O zamanın parası ile 15 TLye bir hostelde rezarvasyon yapmıştım. Önce şehri bir turladım. Akşama doğru hostele gittim. Sahibi yokmuş Azerbaycanlı bir abi onun yerine ilgileniyormuş. Onunla da baya samimi arkadaşlık kurduktan sonra İranlı 2 tane gençle tanıştım. Bunlar yılda üç dört kere yakın ülkelere gidip gitar çalarak, yaptıkları incik boncukları filan satarak gezip gelip bir kaç ay ülkelerinde takılıp yine gezmeye gidiyorlarmış. Yemeklerini hostelin mutfağında yapıyorlardı mesela. Tanıştığım en fakir gezginler hala onlar. Muhtemelen İran pasaportu çok itibarsız olduğu ve onlar da gariban oldukları için çok uzak diyarlara gidemiyorlardı. Kasım isminde bir Azerbaycanlı benle yaşıt biriyle tanıştım. Onunla Safevi Devleti üzerine uzun uzun tarihi konuları tartıştık. Orada Koreli bir amcayla da tanıştım. Adam emekli olduktan sonra dünyayı gezmeye başlamış. Bir tane de Japon Üniversite öğrencisiyle tanıştım. Onunla Japonca konuştuğum için baya şaşırmıştı. Hatta yıllar sonra İstanbula geldiğinde onu gezdirmiştim. Neyse dönerken Batum otogarında otobüsü beklerken beş altı tane Türkle tanıştım. İki kişiyi Batumda Türkler dolandırmış. Ceplerinde kalan son 50 dolar ile Ankaraya gitmeye çalışıyorlardı ve Gürcistana lanet okuyorlardı. Ben onlara 3 gün boyunca neler yaptığımı, kimlerle tanıştığımı söyleyince çok şaşırdılar. Hatta otobüs biletleri artı 2 karton sigara da içinde olmak üzere toplam 120 dolar harcadığımı duyunca zaten baya hayret etmişlerdi. Dışarıdan bakan birisi için çok önemsiz gibi görünen bir gezi ama bana çok şey kazandırdı. Gezi boyunca okuduğum Türk gezginlerin yazılarında yazanları uyguladım ve cidden onlar gibi güzel bir macera yaşadım. Bitlenmedim de zehirlenmedim de. Hatta gezip gördüğüm yerler değil bir çok milletten insan tanıma fırsatı bulmuş olmam gezinin en eğlenceli kısmıydı. Gürcistan böyleyse Güneydoğu Asya nasıldır?

Memurum ama kendimi 2 aydır batmakta olan esnaf gibi hissediyorum. Alacaklarımı alamıyorum, borçlarımı ödeyemiyorum. İlk kez banka hesabımda eksi değere düştüm. Pazartesi elektrik faturasının otomatik ödemeyle çekme günü, inşallah çeker de bir de onun faizini ödemek zorunda kalmam. Her ay 10.000 Japon Yeni değerinde yatırım yapıyordum ufak tefek şeylere. 5 yıldır kullandığım telefon ansızın ölünce ilk kez o paraya da dokunmak zorunda kaldım. Neyse Durum kötü ama maaş ve alacaklarım ile birlikte bu ay elime geçecek paralardan 20.000 Japon Yeni kadar yine artırmayı düşünüyorum. Bir işte çalışmaya geçen sene başladım, dolayısıyla ufak tefek yatırım yapmaya başlayalı daha bir yıl oluyor. ilk kez böyle bir küresel kriz ile karşılaştım. Önceden biriktirmeyi düşündüğüm parayı Tefas'daki yatırım fonlarından filan alırdım azar azar veya Japon Yeni, Dolar, Altın'a bölüp yatırırdım. Ortalama enflasyonun biraz üzerinde karım olurdu, kafam da rahattı. Şimdi her şey allak bullak oldu. Yine yatırımlarımı farklı şeyler arasında bölmeyi düşünüyorum ama neye ağırlık vereceğim konusunda kararsızım. Hangisinden daha fazla alsam, Japon Yeni mi alsam, Dolar mı, altın mı, hazır düşmüşken Tefas'taki yabancı hisse senedi fonlarından mı daha çok alsam yoksa birikim hesabında tutup ani olaylar karşısında elimde koz olarak mı tutsam parayı karar veremiyorum. (Bu arada Japon Yeni ne alaka diyebilirsiniz. Türkiye'de çalışsam da en büyük hayallerimden biri Japonya'da yaşamak bu yüzden Japon Yeni bazından bakıyorum genellikle para konusuna.) Yokluğu ayrı dert, varlığı ayrı dert paranın. Şeytan diyor ki hepsine Japon Yeni al, kafan rahat etsin.

13tfdcgJfsoFQmAxw356P3HabuLN6y3Yoj

Benim tercihim durumu fazla etkilemeyecek ama ben de fonun bitmesi taraftarıyım. Eğer fon devam ederse de aldığım fonları satmayıp (fondan çıkmayıp) devam ederim.

Şu an bir sahil kasabasındayım ve burada ramazan davulcusu yok. Küçük yer olduğu için herhalde. Çorum'da ve Karabük'te nefret ederdim. Hep ekmek almaya 1 lirayı bile zor bulabildiğim zamanlarda para toplamaya gelirlerdi. Dilenciden daha çirkef oldukları için kapıyı açmazdım. Ama bazen dalgınlık ile açtığımda dilencilere taş çıkarır şekilde dilenirlerdi. En sonunda da para yoksa makarna ver derlerdi. Bazen suratlarına kapıyı kapatırdım. Bazısı gider bazısı gitmeyip zile basıp durur hatta apartmanın içinde davul çalardı. Millete rezil olmamak için varsa son ekmek paramı yoksa bir paket makarna vermek zorunda kalırdım. Genellikle beğenmeyip bir iki tane daha makarna şehriye filan isterlerdi. Hiç bir faydasını görmediğim halde en zor anlarımda bu davullu dilencilere kaptırdığım üç dört lira ve dört beş paket makarna evlat acısı gibi içime oturmuştu. Böyle gelenek olmaz olsun.

"Azami hızı saatte 45 kilometreyi, içten yanmalı motorlu ise silindir hacmi 50 santimetreküpü, elektrik motorlu ise azami sürekli nominal güç çıkışı 4 kilovatı geçmeyen iki tekerlekli motorlu bisiklet şeklinde ifade edilmektedir."
Yönetmelikte mopedin tanımı böyle yapılmış. Yani 4 kilowatt'dan daha fazla olduğu için, her ehliyet sahibinin sürebildiği moped sınıfına değil motorsiklet sınıfına giriyor senin motor. Yani B sınıfı ehliyet de kurtarmıyor, A2 lazım. Halk elektrikli olduğu için motorlu araç sınıfına girmiyormuş muamelesi yapıyor bu tarz araçlara. Ama kanuna göre ehliyet de şart, ruhsat da. Ben daha elektrikli bisiklet sürdüğü için ceza yiyeni duymadım, görmedim. Bu yüzden bir sıkıntı çıkacağını sanmıyorum. Ama kanun kanundur. Ve bilmende fayda var.

Hayırlı uğurlu olsun. Sana kazasız belasız yolculuklar diliyorum.

Seçimlerin en eğlenceli kısmı sayım yapılırken izlemek. Her ne kadar hiç bir zaman oy verdiğim parti, kişi vb. galip gelememiş olsa da eğlenceli oluyor izlemesi. Hatta bir kere K.K.T.C.'nin seçim sonuçlarını canlı izlemiştim o bile heyecanlıydı.

Bildiğim kadarıyla bu değeri bulurken devlet harcamalarını ve yabancıların yatırımlarını da hesaba katıyorlar. Bir de gelir adaletsizliği eklenince bütün ülkeler de olması gerekenden çok çıkıyor. Türkiye'de de verdiği verginin neredeyse kimse hesabını sormadığından (Bu yüzden devlet tarafından çok fazla para israf ediliyor) ve çok vergi verdiğimizden kişi başına düşen gelir hissedilenden çok ama çok fazla çıkıyor. Belki bilerek yüksek gösteriliyor olabilir ama ben böyle bir şey olabileceğini sanmıyorum. Fazla gösteriliyor diye sinirleneceğinize benim gibi kişi başına düşen milli gelirleri bizden daha az olan gelişmiş ülkeleri sayıp devletimiz doğru yönetilse hangi noktada olacağımızı düşünerek sinirlenin bence.

Yüksek düzeyde bir komutana dayandırılarak verilen habere göre; “Bugün Ege’de toplam 3 bin 49 ada, adacık ve kayalık bulunuyor. Osmanlı İmparatorluğu’ndan sonra Ege Denizi2ndeki adaların sahipliği antlaşmalarla belirlenmiştir. Anlaşma metinlerinde adları geçmeyen bu adacıkların sahipliği Osmanlı İmparatorluğu’nun varisi olan Türkiye Cumhuriyeti’dir. Formasyon olarak tanımlanan bu tür adacık ve kayalıklardan kıyılarımızda bulunan 152 adanın aidiyeti ise Türkiye’nindir. Buna Kardak da şimdi Atina’nın sivillere bayrak diktirme girişiminde bulunduğu Angathosini adacığı da dahildir”. “Adacıklar Osmanlı Mirası”, Cumhuriyet, 3 Haziran 1999, ss. 1-17.

Angathosini adasının Türkçesi Eşek Adası. Hani AKP yandaşı bir gazetecinin "Eşeklik etmeyin beyler Eşek Adasını Lozan da kaybettik" isimli bir köşe yazısı yazdığı Eşek Adası. Yukarıdaki alıntı durumu en net açıklayan haber bence. 90'lı yıllarda bu sorun ortaya çıkmış ve AKP'lilerin beğenmediği koalisyon hükümetleri gerekeni yapmış. Ama AKP hükümeti 2000'lerde gerekli duruşu sergileyememiş.

Kardak krizi sırasında dışişleri bakanı olan Deniz Baykal'ın adalar ile ilgili konuşması var: https://www.youtube.com/watch?v=8Qxnj70mwcI
Bu konuşmada dikkatimi çeken bu adalar Türkiye'nindir demiyor. Bu adaların egemenlik hakları tartışmalıdır diyor.

Ben de ilk başta spekülasyon sandım. Açtım Google Maps'te haritaları buldum ve Yunanistan'ın yerleşmiş olduğunu gördüm. Adalardaki yer isimleri Yunanca idi ve diğer Yunan adalarına feribot seferleri gözüküyordu. Adaların bazılarında evler vb. yapılar vardı.

Ama bu iddiaları son günlerde yine duymaya başladım. Ve daha ayrıntılı inceledim. Bu adaları Yunanistan'a bıraktığımıza dair bir antlaşma yapmadığımız için hukuken bizim adalarımız imiş. Hatta 1933 yılında İtalya ile antlaşma yapmışız ve İtalya bu adaların Türkiye'ye ait olduğunu onaylamış. Bu antlaşmadan sonra bir adım daha atıp Milletler Cemiyeti'ne de bu adaların bizim olduğunu onaylatmışız. Bu olay uzun zamandır ortalarda dolanıyormuş ama bir iddia olarak. Ama 2016'nın Aralık ayında bu iddiayı ilk ortaya atan kişi Albay Ümit Yalım bunun belgesini paylaşınca durum netlik kazanmış. Bu durum defalarca dile getirilmiş ve hükümete bu adalarla ilgili sorular yöneltilmiş. Ama her zaman konuyla alakasız cevaplar verilmiş. Bu da durumu daha da ciddi hale getiriyor.

Kaynaklar:
http://www.sozcu.com.tr/2016/gundem/yunanistanin-egede-isgal-ettigi-18inci-ada-adimiza-tescilli-cikti-1546450/
http://www.21yyte.org/tr/arastirma/milli-guvenlik-ve-dis-politika-arastirmalari-merkezi/2015/03/27/8164/buyuk-itiraf-geldi-akp-toprak-verdi

Bu da adaların haritası. Çevresi açık mavi ile gösterilen adalar bizim adalarımız.


90'ların koalisyonlu yıllarını eleştiriyorlar hala. O zaman bir tane küçücük kayalık için dünyayı ayağa kaldırmıştık. Çünkü vatan toprağıydı. Çiller şöyle bir açıklama yapmıştı hatta:
https://youtu.be/eHTH3PDQeBE

Şimdi o kadar kişi bu adaların hesabını soruyor hükümetten cevap veren yok. Bu olay hükümetin yolsuzluklarından daha vahim bir olay. Lafa gelince herkes vatan, millet, Sakarya. Ama topraklarımız elden gitmiş bizim 13 yıl sonra haberimiz oluyor. Hani bu vatanın her karışı kutsaldı. Her karışında ecdadımızın kanı vardı. Bunun üzerine kendine Türk diyen herkes gitmeli. En azından Cumhurbaşkanı veya Başbakan bir açıklama yapmalı. Yapamıyorlarsa istifa etmeli. Şu an ses çıkarmazsak elin gavuruna yar ederiz onca toprağı. Bu adaların hepsi küçük de değil. Orta büyüklükte adalar da mevcut. Kaçırılan Süleyman Şah Türbesi gibi 10 dönümlük bir alandan bahsetmiyoruz. Hepsini toplasan 20 kilometre kareden kesinlikle fazla yapar (Tahiminim ~40 kilometre yüzölçümünde). 20 kilometre yüz ölçümlü 2, 3 tane birleşmiş milletler üyesi ülke var. (Nauru, Tuvalu vb.)

Bende zaman işlemeye başlamadı. Microsoft Edge ve Opera ile denedim ikisinde de olmadı. Zaten üstte login, signup da yoktu. Sitenin sahibi saatle ilgili değişiklik mi yaptı acaba?

Üye oldum. Üyeliğimi onayladım. Üye olduğum Email adresimi ahmed.chronobank 'a forumdan özel mesaj atarak gönderdim. Başka bir şey yapmama gerek var mı? (Siteye Ethereum adresi eklemek gibi.)

Ben utanarak söylüyorum ki Flemeklerin arkasındayım. Ama kendimden değil devletimi yönetenlerden utanıyorum. Sen adamları tehdit edeceksin, hakaret edeceksin sonra kendini mağdur gibi göstereceksin. Anca aptallar yer bunu. Sizin bir tanıdığınız gitse sebepsiz bir yere birine küfretse sonra küfrettiği kişi de ona karşılık verse. Siz "aaaa benim arkadaşıma küfrediyor" diyerek sizde o yabancıya küfreder misiniz? Ben rezil olmamak için uzaklaşır veya arkadaşıma karşı tavır alırım. Hollanda da sudan çıkmış ak kaşık değil tabii. Polis köpeğinin göstericiyi ısırması hoş olmayan bir olay. Onun dışında bir yanlışlarını göremedim ben. Üstte de dediğim gibi sen nasıl davranırsan öyle karşılık bulursun, bu yüzden "Avrupa güçlü Türkiye istemiyor" diyenleri desteklemeyi asla düşünmüyorum. Ülkemin itibarı, ülkemin saldırgan tutumlarını desteklemekle düzelmek şöyle dursun daha da yere batacaktır.

Recep Tayyip Erdoğan'ın tekrar tükürdüğünü yalayıp Flemenklerle kanki olduğu gün AKP'liler ne diyecek merak ediyorum.

Bilgilendirme için teşekkürler.

Kendi para birimlerini bir yana bırakıp Bitcoin kullanmaya başlayacak veya kendi para birimlerinin yanında her alanda Bitcoin'i de kullanacak bir ülke şu an dünyada yok. Böyle bir ülke olsa olsa aşırı liberal bir ülke olur. Ankete eklediğin ülkelerden en liberali de Japonya. Ama 130 milyona yakın kişiyi Bitcoin'e alıştırmayı denemezler bile. Zaten nüfusları yaşlı. O yüzden küçük liberal ülkelerden biri tam anlamıyla Bitcoin'i benimseyecek bence. Bu ülkenin de Panama, Barbados, Dominik Cumhuriyeti, Bahamalar vb. gibi bir Karayip ülkesi olacağını düşünüyorum.

Bence kampanya ödülleri dağıtılınca 0.005'in de altına düşer. 0.004 ile 0.003 arasında bir değere kadar düşüp sonra toparlayacağını düşünüyorum. Ne kadar toparlar orasını bilmiyorum. Hiç bir zaman büyük beklentim olmadı bu coinden. Yükselince imzadan kazandığımı satar tamamen çıkarım.(YTD)

Facebook kampanyasına katılanların listesinin yarısı kırmızı. Bende de hâlâ not liked yazıyor. Doğru düzgün kontrol etmeyecekler herhalde. Yalan oldu face'den gelecek 3 5 kuruş.

5 fon daha almak isterdim ama boşta param yok şu an. Benim pay aynen devam etsin. Zaten çok ufak bir miktarla katılmıştım. Eğer fona bir şey filan olursa veya fon bitiminde online olamazsam size Bitcoin gönderdiğim adrese ödemeyi yaparsınız. Kolay gelsin. Bol şanslar.